Hacı Bektaş Veli 1209/1210’da doğup 63 yıl yaşayarak 1270/1271’de hakka yürümüştür.
Hayatının büyük bir kısmını Sulucakarahöyük’te (Hacıbektaş) geçiren Hacı Bektaş Veli, ömrünü de burada tamamlamıştır. Mezarı, Nevşehir iline bağlı Hacıbektaş ilçesinde bulunmaktadır.
|
Hacı Bektaş Veli’nin harcını kardığı Bektaşi anlayışı, Anadolu’nun yanı sıra Balkanlardan tarihi Horasan’a kadar birçok yerde kabul görmüş ve benimsenmiştir.
|
Horasan ve Erdebil’de aldığı tekke eğitimi, Anadolu’ya geliş yolu ve Anadolu’da bulunduğu yerler dikkate alındığında, Hacı Bektaş Veli, Yesevilik, Melamilik, Batınilik, İsmaililik, Ahilik, Babailik, Mevlevilik, Kalenderilik gibi dönemin inanç ve anlayışlarını, yakından tanıyor ve biliyor olmalıdır. Hacı Bektaş Veli’nin, Ahmed Yesevi Dergahında Lokman Perende’den aldığı eğitim sonrasında; 13. yüzyılın savaş ve kargaşa ortamında, barışın simgesi olan bir güvercin donuyla (kılık) Anadolu’ya geldiği söylencesi oldukça anlamlıdır. Horasan’dan başlayıp Sulucakarahöyük’e uzanan yolculuğu sırasında, karşılaştığı inançlar ve kültürel değerlerin sentezinden oluşturduğu Anadolu Bektaşi İnancı ve Yaşam Felsefesi Hacıbektaş’ta yeşermiştir.
Hacı Bektaş Veli’nin düşünce ve öğretisinin yayılması, ölümünden çok daha sonra, 14. yüzyıl başlarında kurulan tarikatının, 16. yüzyıl başlarında etkinlik kazanması ile olmuştur. Her şeyi insanda arayan; Hakk’ı kendi özünde, kendi özünü Hakk’ta bulan anlayışıyla, barışı, sevgiyi ve bilimi kendisine rehber kılmıştır. O’nun anlayışında dinin kaynağı tanrı korkusuna değil, tanrı sevgisine dayanır.
Hacı Bektaş Veli’nin günümüzde de geçerliliğini koruyan düşüncelerinin ışığını; O’nun (ya da O’na atfedilen) şiirleri ve özdeyişlerinde; hakkında anlatılan söylencelerin satır aralarında buluyoruz. Sevgi, tanrı, din, hoşgörü, bilim, eğitim gibi kavramlara bakışını ve felsefesini, insan sevgisi, paylaşım ve adalet ilkeleri üzerinde oluşturduğunu görüyoruz. Hacı Bektaş Veli’nin, savaş yerine barışı; düşmanlık yerine dostluğu, kin yerine sevgiyi ve hoşgörüyü benimseyen, bir anlayışa sahip olduğunu yüzyıllardır okuyor ve dinliyoruz.
“Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır”, ”kadınları okutunuz”, ”okunacak en büyük kitap insandır” diyen Hacı Bektaş Veli, inancı hurafelerden arındıran; akla, mantığa ve sevgi temeline dayandıran, “kadın erkek birdir nazarında” diyen bir düşünce adamıdır. Halk kültürüne ve eğitimine önem veren; üretimde ve paylaşımda adalet ilkesini benimseyen, “İnsanın alnı açık ve cesur dolaşması için her şeyden önce adaletli olması gerektiğini” savunan bir düşünürdür.
Hacı Bektaş Veli Dergâhı, Alevi-Bektaşi inancının bir merkezi olduğu gibi; sosyoekonomik, kültürel ve politik dayanışmanın da bir merkezi olmuştur. Bir kültür merkezi olan bu dergâhta, halkı aydınlatacak ve halkın sorunlarıyla ilgilenecek dervişler, mürşitler, dedeler, dede-babalar yetişmiştir. Ahi kurumlarıyla (meslek loncalarıyla) birlikte, çeşitli meslek dallarında eğitim verilmiştir.
“Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız!” diyen Hacı Bektaş Veli; Anadolu’nun sosyal, siyasal, ekonomik, etnik ve dinsel yapısını dikkate alarak, sevgi ve hoşgörü kültürünün temellerini atmıştır. Uygarlıklar beşiği Anadolu’nun zengin kültür mozaiğini bozmadan; parçalamadan, farklılıklarıyla; sevgi ve hoşgörü temelinde bir araya getirerek ve tasavvufla yoğurarak, Anadolu Alevi ve Bektaşiliğinin doğmasına öncülük etmiştir. Farklı dillerden, farklı kökenlerden ve kültürlerden gelen insanları bir bilen; Ceylan ile aslanı dost olarak kucaklayan bu anlayıştır. Bu anlayışın, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde ifade edilen düşüncelerin temeli olduğu; günümüz insanının, hala bu anlayışa ulaşma çabası içinde olduğu yadsınamaz.